27 Nisan 2015 Pazartesi

Annelere Bir Mucizeden Bahsetmek İstiyorum Bugün: Tots&More!


2 ay oldu.
Tots&More markasının kurucusu Serpil Poyraz’dan şahane bir hediye geldi bize.
Efe’yle bana bir örnek kehribar kolyeler.
Öncelikle bir örnek olayına çok sevindim ben. Derinliğine inmedim olayın pek. Erkek annesi olunca ihtiyaç duyuyorsunuz böyle şeylere :) Aynı kıyafetler, takılar hoşunuza gidiyor. Hemen taktık resimler çektik birlikte :) Efe önlük takmayı bile sevmez; ancak şansıma mıdır nedir pek bir sevdi kolyesini. Banyoda çıkarmadı, uyurken çıkarmadı.  ‘’Kolyemi alma’’ dedi. Almadım. 2 aydır kolyesiyle geziyor hala. Geçen gün fotograf çekimimiz vardı, güç bela çıkarttım. Ufak bir kriz de yaşadık, atlattık tekrar taktık. Bunlar olayın Efe boyutu tabi bir de benim boyutu anlatayım sizlere.
Bu satırları yazarken popomu kaşıyıp tahtalara vuracağım öncelikle onu söyleyeyim. Siz de derinden bir ‘’Maşallahhhh’’ deyin lütfen :)
Efe’nin diş süreci baştan beri ancak ‘’Felaket’’ kelimesiyle tanımlanabilir. Diş ateşi 38’i geçmez derler ya! Geçer! Biz 40 gördük köpek dişlerinde. Diş çıkarırken ihtimaller vardır ya.. Kulak iltihapları, bağırsak bozuklukları, mide bulantıları… Biz hepsini yaşadık! Tots&More kolyemiz geldiğinde de bu sürecin içindeydik biz. Benim gibi ilaç vermeyi neredeyse zehir vermek olarak gören bir insan Efe’yi haftanın yarısında ağrı kesicilerle idare etmeye çalışıyordum. O kadar zor, yaşamadan bilemezsiniz.

Gelelim kolyeyi taktıksan sonrasına (işte buradan sonra başlıyoruz maşallahlara:=))

Efe kolyesini taktığından beri biz hiç bir diş sıkıntısı yaşamadık! Kısa, net! Yaşamadık! Bilimsel boyutu beni aşıyor, açıklamaları röportajda; ancak ben bir anne olarak hayatımın mucizesi yaşamaya devam ediyorum. Sadece o da değil! Benim çocuğum gibi haftada 1 defa hasta olan bir çocuk 2 aydır hastalık ne bilmedi.

Tesadüfse inanılmaz bir tesadüf olmalı bu.

Değilse de…
Aşağıdaki yazıyı sindirerek okumanızı rica ederim.

Ben ürünlerinden kehribar kolyeyi tecrübe ettim bir tek, giriş o yüzden. Ama sanmayın Tots&More sadece kolye satışı yapıyor. Onlar aslında tam anlamıyla anne-baba&çocuk dostu bir marka!

 

Tots&More fikri nasıl oluştu nasıl gelişti biraz bahseder misin?

Hikaye klasik :) bebeğiyle daha fazla vakit geçirmek isteyen bir annenin, profesyonel iş yaşamına belli bir süre ara verme kararıyla nüveleri atıldı Tots&More'un. Yoğun iş hayatından gelen kadın "Yeter artık bu kadar da değil, zaten geç anne olmuşum, bebeğimi kimselere bırakmam" dedi ve kendini evine ve bebeğine adadı. E ama yine de bir şeyler vardı eksik gibi, hani değil de eksik gibi..neydi, neydi o? Üniversite yıllarından beri koşturuyor olunca, her ne kadar bebek bakımı oldukça yorucu olsa da, rahat duramadım, kendimi boşlukta hissettim iş anlamında. İşte bu süreçte, kızımdan ayrılmadan ne yapabilirim sorusundan hareketle doğdu Tots&More. Hamileliğimde farkına vardığım organik bebek giysileri konusunda bir şeyler yapmak istedim. Oldukça önemsediğim bebek ve bebek sağlığına hizmet edecek olmak fikri beni mutlu etti.

Ürünlerde en çok dikkat ettiğiniz özellik nedir?

Bir defa çıkış noktamız sağlık ve sağlıklı ürünler, çevreye saygı, gezegenimizin geleceğine katkı olunca, elbette sağlıklı olmak ekseninde organik ve doğa dostu ürünler var hizmet yelpazemizde. Ürünlerimizin sertifikalı olması en hassas noktamız. Örneğin tekstil ürünlerimiz %100 organik pamuktan ve bu konuda en önemli sertifikasyon olan GOTS (Global Organic Textile Standarts) sertifikasına sahip ürünlerdir. GOTS sertifikalı ürünlerde, sertifika numarası, ürünü imal ettiğiniz pamuğun hangi tarladan ne zaman toplandığı, nasıl ve nerede iplik haline getirildiği ve nasıl ve nerede nihai ürün haline getirildiği kayıtlarına ulaşmak mümkün. Yani ürünlerin deyim yerindeyse seceresi çıkartılıyor.

Yine satışını yaptığımız ürünler arasında, organik tekstile inanmış, bu felsefeye gönül vermiş müşterilerimizin ihtiyacı olabilecek tamamlayıcı ürünleri de bulunduruyoruz. Örneğin yıkama çözümleri, bakım ürünleri gibi. Bunlar da alanında sertifikalı ürünlerdir. Ahşap ve organik yünden oyuncaklarımız var, boyaları, Avrupa Birliği tarafından kabul edilmiş, insan sağlığına zararı olmayan boyalardır.

%100 Baltık kehribarı bebek ve yetişkin kolyelerimizde de sertifika ile beraber, ürünlerin gerçek baltık kehribarı olduğunun tek objektif kanıtı olan laboratuvar onayı sunuyoruz.


Tots&More markasının ürün gamında da bulunan kehribar diş kolyeleri son zamanlarda çok popüler. Takipçilerden her gün sorular alıyorum bu konuda, hepimizin ortak derdi sonuçta ‘’diş çıkarma süreci’’, bize biraz bu kolyelerden ve işlevinden bahseder misin?

Elbette, 2011 yılında Kehribar diş kolyeleri ile ülkemiz anne ve bebeklerini tanıştırdık, o gün bu gündür binlerce bebek bu kolyelerden kullandı ve kullanıyor. Kolyelerimiz, Baltık Kehribarından yapılmış olup, Litvanya orjinlidir. Baltık kehribarının sırrı boncukların içinde gizli. İçeriğindeki süksinik asit (ya da diğer adıyla amber asidi), asırlardır Avrupa, Uzakdoğu ve Baltık Ülkelerinde doğal bir antibiyotik olarak bilinmekte ve kullanılmakta. Kehribarın içinde doğal olarak bulunan bu asit, kehribar boncuğu 27oC sıcaklığa ulaştığında açığa çıkar. Bu tam da, kehribardan yapılmış kolye, bilezik, halhal ya da kolye ucunun tenle teması sırasında oluşan sıcaklıktır. Takılan amberin ısısı 36,6 oC’ye kadar çıkar ve doğrudan cilt ve dolaşım sistemine nüfuz ediyor.

Bebek diş boncuğunu taktığında, vücut ısısı bir tür reçine olan amberin içindeki şifalı yağları açığa çıkarır ve bu yağlar cilt tarafından emilerek kan dolaşımına karışır. Kehribar bir taş olmadığından, sıcak ve yumuşak bir dokunuşu vardır. Hafif ve rahat bir kullanımı vardır. Avrupa’da ve Uzak Doğu’da çocuklara kehribar takmak çok eski bir gelenek. Kehribar boğaz, kulak ve mide yanmalarını, enfeksiyonları ve solunum rahatsızlıklarını azaltıcı etkisiyle bilinir. Geleneksel kehribar boncuklarından yapılan takılar diş çıkarmanın yan etkileri olan ağrı, iştahsızlık, mide bulantısı, kulak ağrısı, ateş ve soğuk algınlığı gibi rahatsızlıkların giderilmesinde doğal bir tedavidir. Tabii bir ağrı kesici olan kehribar bebeğinizi rahatlatarak onun ilaç gereksinimini azaltır. Kehribarın antiinfalmatuvar (iltihap sökücü) ve tedavi edici özellikleri klasik tıp tarafından da kabul edilmektedir ve sakinleştirici, ağrı kesici, spazm giderici, balgam söktürücü ve ateş düşürücü etkileri uzun zamandır bilinmektedir. Sadece bebekler için değil, bu özellikleri ile yetişkinlerin de imdadına yetişir. Migren, guatr, astım, bronşlarla ilgili iltihabik durumlar, sindirim sistemi rahatsızlıkları hatta romatizmaların tedavisinde de kullanılmaktadır. Dikkat edilmesi gerek, ağrı nerdeyse kehribarın o bölgeye konması ve ağrının büyüklüğü ile orantılı büyüklükte olması gerektiğidir.

Yetişkinler için de, migren, başağrısı, tiroid, guatr, sindirim sistemi rahatsızlıkları, alerji, bronşlarla ilgili sıkıntıları gidermede etkili olmaktadır. Ayrıca kehribarın negatif elektriği aldığı, kullananı daha dingin ve pozitif yaptığı da bilinmektedir.


Anneler babalar ürünlerin siparişlerini nereden verebilir?

Satışlarımız www.totsandmore.com.tr adresimizden yapılmaktadır.


Tots&More altında yeni ürünler görecek miyiz?

Evet! Bunu oldukça heyecan duyarak söylüyorum; yenilikçi çalışmalarımız devam ediyor olacak. Anne ve bebeklerimizin hayatını kolaylaştıracak, güvenli, sağlıklı ürünlerle karşınızda olacağız.


Kocaman teşekkürler Tots&More :)
 
 

Paylasananne





 



 

20 Nisan 2015 Pazartesi

Muzisyenanne diye biri var, onun bir de okulu var! Etiler Müzik Okulu!


Ne zaman tanıştık hatırlamamıyordum. Geçen hafta buluşmamızda hatırlattı. Bize yakışır şekilde tanışmışız.
İyi ki de tanışmışız!
Müzisyenanne benim Instagram arkadaşım aslında. Her görüşmemde Instagram arkadaşım değil de lise arkadaşım gibi hissettiğim yakınlıkta benim için. Kendisini kısacık tanıtmam gerekse ‘’iyi insan’’ derim bir de takip ettiğim kadarıyla ‘’iyi anne’’ heh bir de ‘’iyi öğretmen’’.  İnsanlığına, anneliğine iltifat etseniz çok sevinir ama ‘’iyi öğretmen’’ dediğinizde kızar ‘’Tecrübe etmeden öğretmenliğim, okuluma iltifat etme’’ der. O kadar mütavazi ama bir o kadar da kendine güvenlidir yani.

Bu haftasonu ,Pazar günü, öğretmenliğini de deneyimleme şansım oldu.
Benim düşündüğüm gibi bir öğretmen miymiş peki? Hayır! Düşündüğümün çok da ötesindeymiş…

Etiler müzik okuluna adımımızı attık ve bekleme salonuna geçtik. Efe anında bıraktı elimi, bekleme salonundaki oyuncaklara yöneldi.  Ben her zaman okulu sevmişimdir ama bu sefer ilk defa ‘’Ne yapacağını bilmeden’’ okula giden bir insan olarak yalan yok stresliydim. Ya Efe uyum sağlamazsa? Ya derste problem çıkarırsa? Aklımdaki soru işaretleri hemen geçti çünkü bekleme odasında izlemeye başladım ekrandan canlı olarak bizden bir önceki derste neler yaptıklarını. İnanılmaz eğlenen anneler, babalar ve bir Ahu… Bir Ahu ki çocuklardan daha fazla enerjiye sahip onlarla birlikte, onlar için hoplayıp zıplayıp yüzünden gülücüğü eksik olmayan...
Derse girdik. Ahu arkadaş torpili yapmadı bana ''Ya anne eşlik edecek ya baba karar verin diğeriniz bekleme salonuna!’’ dedi, Murat’ı yolladık hemenJ Hep birlikte bir halka yarattık minderlerimize oturduk. Ortamızda tüller, altında bir oyuncak ahtapot. Şarkılarımızla onu 1 haftalık uykusundan uyandırdık önce. Efe ‘’Ben yapmayacağım!’’ dedi. ‘’Peki’’ dedim. Sonrasında her 5-10 dakikada bir yeni ritm aletleri, yeni müzik aletleri, yeni oyuncaklar, yeni objeler. Ama konsept öyle ‘’Oyuncağını al coş!’’ değil, her bir objede yepyeni şeyler öğretiyor müzisyenanne. Sadece çocuklarımıza da değil en başta biz annelere babalara…

Bir baktım benim oğlan başlamış ritm tutmaya.  O ‘’Yapmayacağım’’ diyen çocuk sanki haftalardır geliyor buraya. Sonra bir baktım benim oğlanın gözler hep Ahu’da… Aksi mümkün değil zaten çünkü benim gözler de onda! Bir şarkı söylüyor, bir cümle kuruyor…Kurduğu cümleyi de şarkı gibi söylüyor. Arada espri yapıyor, sonra yaptığı espriye önce kendisi patlatıyor kahkahayı...
Her çocuğu tanıyor!
Her çocuğu seviyor!
Her hareketini ezberlemiş her çocuğun! Kimin nerede zorlanabileceğini bildiği için hemen destekliyor ‘’Hadiii Efeee, Aferin Ayşeee, Alkışlar sanaaa Ahmet!’’ (isimler tabi ki atmasyonJ) diyor.

Dersin yarım saati bittiğinde sırtımdan terler süzülüyordu. Yüzümde de salak  bir gülümseme. Engelleyemiyorum! Oğlum için mutluyum ayrı olay ama ben de eğleniyorum dibine kadar!

Sonra tekrar danslar…Tekrar şarkılar…
Sonra da bir resim-müzik terapisi. Herkesin önünde kağıtlar, çiziyoruz sürekli, müziğe göre kağıtları değiştirip tekrar çiziyoruz boyuyoruz. Müzik bitiyor, Ahu çizen çocukların karakter tahlillerini yapıyor çizgilerden.

Efe için ‘’Her yere imzasını atıyor Efe!’’ diyor.
Ben bir anaokulu çocuğu annesiyim. Yani ilk kez bir yere gittim gaza geldim de yazıyorum sanmayın bu yazıyı. Biz alışığız ana-çocuk aktivitelerine. Ama yaptığımız her aktiviteyi solda sıfır bırakır Etiler Müzik Okulu’nun bu dersi, muzisyenanne’nin enerjisi!

Bu işi yapmak için iyi insan olmak, çocuk sevmek, iyi öğretmen olmak falan yetmez. Ayrı bir olay bu, ayrı bir yetenek. Biliyorum şimdiden ‘’Mahcup ettin beni’’ diyecek yazımı okuduğunda. Ama asıl o beni mahcup etti, böyle bir enerjiyi böyle bir birikimi bana çocuğuma aktarabildiği için…
Programımızı ayarlayabildiğimiz her haftasonu Etiler Müzik Okulu’ndayız bundan sonra. Sizi de bekleriz. Birlikte çocuklarımız için mutluluk dolu nice aktivitelere birlikte imza atalım derim ne dersiniz?!                                                                          

Adres:

Etiler Müzik Okulu
Rumelihisarı Mahallesi Açıkalp Sokak No: 3
34470 Etiler / İstanbulBoğaziçi Üniversitesi Kuzey Kampüs
Garaj Kapısı Karşısı

Telefon:

0(212) 287 56 66 - 0(530) 391 17 37



Paylasananne








10 Nisan 2015 Cuma

Anneler De Tatil Yapar!


Efe 9 aylıkken ilk defa bir geceliğine bırakıp eşimle birlikte ufak bir kaçamak yaptık. Efe o zaman meme emiyordu bu sebeple 24 saatliğine bile olsa bırakırken çok zorlanmıştım. Gece kalkıp meme arayacağını tahmin edebiliyordum veya emmeden uykuya zor geçeceğini… Annemin ve kayınvalidemin de ısrarıyla ‘’Tamam.’’ dedim.  Zor oldu ama imkansız değildi. Nitekim ben olmadığım için de normalde yaptığı gibi meme krizlerine girmemişti. Bunun verdiği cesaretle bir kaç kez daha yine 24 saati geçmeyecek organizasyonlar yaptık. İyi ki de yaptık! Her birinden sonra kendimizi daha dinç hissettik, sabır depoladık, ilişkimizi tazeledik…

Aralarda yaptığımız bu kaçamaklar olmasaydı eşimin yeni yıl hediyesi olarak beni dört geceliğine Londra’ya arkadaşımın yanına gönderme sürprizine muhtemelen olumlu yanıt veremezdim. Bu sürprizi ilk duyduğumda açıkçası 1 dakika kadar hiç bir sorumluluğu düşünmedim. Sonra yavaş yavaş vurmaya başladı gerçekler. Efe’yi sadece 1 günlüğüne bırakmıştım bu zamana kadar. Bundan daha fazlasına hazır mıydı? Annesi tarafından terkedilmiş gibi hisseder miydi? Bana küser miydi?

Biraz daha derinlemesine düşününceyse asıl olayın benim hazır olup olmadığım olduğunu anladım elbette.

Bu tatili iptal etmeyi hiç düşünmedim; ancak akışına da bırakamadım. Nasıl bir taktik izlemem gerektiğini, dört gece neden gideceğimi nasıl anlatacağımı hep araştırdım. Başka annelere sordum, bloglar okudum… Sonucunda da gidişimi gizlemek veya normal bir şeymiş gibi davranmak yerine önemli bir olay haline getirip her gün anlattım oğluma. Takvimden gideceğim geleceğim tarihi gösterdim. Gitme sebebimi süslemedim veya ‘’Anne işe gidiyor’’ gibi bir yalan kıvırmadım. Büyük bir insana anlatırmış gibi benim de buna ihtiyacım olduğunu, babasının bana bu güzel hediyeyi aldığını söyledim. Ben burada yokken babasının yanında olacağından istediğinde anneannesinin de eşlik edeceğinden bahsettim. Tatile çıkmadan bir akşam önce ‘’Sabah kalktığında ben gitmiş olacağım. Anneannen yanında olacak baban da hemen gelecek.’’ dedim.

Hep dinledi… Büyük bir insan gibi, anladığını gösteren ifadelerle… Kimi zaman ‘’Ben de gelicem!’’ dedi. Bu sefer onu alamayacağımı anlattım, nedenini söyledim. Gittiğim yerden ne istediğini sordum. ‘’Londra istiyorum!’’J dedi. ‘’Londra bir oyuncak değil bir yer.’’ dedim. Düşündü ‘’Top istiyorum.’’ dedi, ‘’Bunu alabilirim’’ dedim.

Murat beni havaalanına bırakıp eve döndüğünde Efe uyanıkmış. Biz çıktıktan kısa bir süre sonra uyanmış. Babası ‘’Anne’yi bıraktım. Anne nereye gitti biliyor musun?’’ demiş. Efe ‘’Londra’ya’’ demiş hemen keyfi yerinde bir şekilde, koca adam gibi, ‘’Salak mıyım arkadaş ben bilmeyeceğim?’’ dermis gibi…

Tatildeyken telefonla aradım sesini duydum, sesimi duyurdum. Aralarda kısa videolar çekip yolladım. Ancak skype vb olaylara girmedim, annesel bir içgüdüyle bunun ikimiz açısından da iyi olmayacağını düşündüm.

Döndüğüm zaman sarılarak karşıladı beni. Hemen sonrasında da çantalarımı açmaya başladı ‘’Oyuncak?’’ diye sorarak. Biliyordu çünkü, hepsi aklındaydı. Benim  bir yere gittiğimi gelirken elim boş dönmeyeceğimi biliyordu. Topları çıkardı meydana, ona aldığım Disney bardaklarından içti suyunu iki gün, aldığım organik atıştırmalık paketlerini açtı tek tek hepsinden birer ısırık aldı. Çocuktu çünkü, ben nasıl tatilin keyfini sürdüysem o da dönüşümün keyfini sürüyordu.

Bir yerde okuduğuma göre bana küslük yapabilirdi bir kaç saat belki bir gün hatta bir kaç gün. Okuduğum yazıda ‘’Eğer her şeyi açıkça anlattınız ve çocuğunuz da anlattıklarınızdan tatmin oldu ve kızmaya gerek görmediyse tepki de vermeyebilir.’’ diyordu. Tepki vermedi Efe. Bir tek evdeki oyuncak uçağına binip binip bana el sallayıp bay bayyyy dedi iki gün boyunca.’’ Nereye gidiyorsun? ‘’ diye sorduğumda ‘’Londra’’ dediJ

Tatilde Efe’yi çok özlediğim ,hatta yanımda kaçırdığım çoraplarını kokladığımJ, dakikaları es geçiyorum. Zira bu yazımdaki hedefim sizlere destek olmak, cesaret vermek. Çocuğunu bırakmak istemeyen anneleri anlayabiliyorum. Belki sizin için doğru zaman değil henüz. Ancak fırsatı olan, isteyen ama yanlış bilgilerle donatıldığı için buna bir türlü cesaret edemeyenler varsa aranızda inanın yapılamayacak bir şey yok. Önemli olan açık olmak, sebebini kendinize de çocuğunuza da en dürüst şekilde anlatabilmek.

Döndüğümden beri kendimi daha iyi hissediyorum. Tükendiğim bazı anlar aklıma geldiğinde bir ara gerçekten çok dolmuş olduğumu görebiliyorum. Bir kova düşünün içine su dolduruyorsunuz ve istiyorsunuz ki ısısı hep ılık olsun. O kova sürekli taşıp taşıp dolarsa içindekiler de birikirse baştaki ısıyı aynı şekilde yakalamanız mümkün mü? O yüzden bazen boşaltmak gerekiyor kovayı. Dibine tekrar kaynar suyu doldurmak sonra musluğu hafifçe açıp güzel bir ısı yakalamak gerek.

Bazen yalnız kalmak gerekiyor…

Bazen özlemek…

Bazen tekrar kavuşmak ve bu sayede daha çok değer bilmek…

 

E seneye nereye gidiyoruz?

 

Paylasananne