25 Eylül 2014 Perşembe

Hem Eğleniyoruz, Hem Öğreniyoruz





Her zaman dile getiririm. Evde tam zamanlı çocuklarına bakan annelere imreniyorum. Aralarda bunu kendi başıma ,eşim veya herhangi biri olmadan, yaptığımda gerçekten zorluk yaşayabiliyorum. Sorun fiziksel yorgunluk değil. Fiziksel yorgunluk defterini Efe'nin her gece 15 dakikada bir uyandığı zamanlarda zaten kapattım. Ancak Efe büyüdükçe onunla zaman geçirirken oluşan zihinsel yorgunlukla başetmek gerçekten çok zor.


Efe 1 yaşını geçtikten sonra beklentileri bir hayli arttı. Artık bir oyun alanına koyup orada zaman geçirmesini bekleyemiyorum. Oyuncaklarına dikkat verdiği zamanlarda bile oyuncaklarını dahil ettiği farklı oyun kurguları bekliyor. Çalışan bir anne olarak ''tek başına zaman geçirmeyi de öğrensin!'' diyemiyorum, benimle geçirdiği her zamanın onun ve benim için ne denli kıymetli olduğunun bilincindeyim.


Oldukça fazla okuyan bir anne olarak aynı zamanda okuduklarını da pek uygulamayan bir anneyim :) Kendi iç sesim, annelik güdülerim öğrendiklerimin önünde seyrediyor çoğunlukla. Bu zaman zaman kendime kızmamla sonuçlanabiliyor, yanlış zamanlarda yanlış denemelerim olabiliyor. Ancak çoğu zaman işime de yarıyor. Çünkü her zaman inandığım gibi hiç bir kitap veya bilir kişi oğlumu benden daha iyi tanıyamaz, özümseyemez.Bugün sizlerle Efe'yle yaptığım bazı aktiviteleri paylaşmak istedim. Kimi çocuğunuza ağır gelebilir, kimi aktiviteyse çok basit gelebilir sonuçta her çocuk bir birinden farklı. Ancak aktiviteleri çocuğunuzun yapısına göre şekillendirip, çeşitlendirebilirsiniz.


İlk Sözlüğüm:
Efe 1 yaşına girdiğinden beri ''ilk sözlüğüm'' kitabı en yakın arkadaşımız oldu. Kitabın içerisinde farklı objeleri isimleriyle birlikte görebileceğiniz gibi bu objeleri karışık olarak bir ortam içerisinde de görebiliyorsunuz. Yan yana sayfalarda ismini söylediğim objeyi göstermek ve daha sonra karışık eşyaların arasından objeyi bulmak Efe'nin en sevdiği oyun. Zaman zaman objeleri karıştırabiliyor. Sadece bir kez düzeltip ikincisinde de yanlış söylerse üstelemiyorum böylelikle aktiviteden soğumamış ve kendine güveni kırılmamış oluyor. Resmini gördüğünüz objelerden evinizde varsa resim sonrasında objeyi canlı şekilde göstermek te çocuğunuzu heyecanlandıracak bir başka aktivite



Vücudumuzu Tanıyalım:
Günde iki defa birlikte yaptığımız bu aktivitede Efe'ye vücudundan bölümler soruyorum (dişlerin nerede, gözlerin nerede gibi). İlk başlarda bu aktivite sayesinde çocuğunuz vücudunun bölümlerini tanıyacak ve eliyle işaret edecek. Bu şekilde göstermeyi öğrendikten sonra aktiviteyi her gün farklılaştırabilirsiniz. Gözlerinin yerini sorduğunuzda eliyle işaret etmesini değil gözlerini kırpıştırmasını isteyebilir, ayaklarını gösterirken ayaklarını sallamasını söyleyebilirsiniz. Bu sayede vücudunun farklı yerleriyle neler yapabileceğini de öğrenmiş olacak. Aktiviteyi bir ayna yardımıyla da yapabilirsiniz.





Evdeki Objeler:
Efe kendinden bir şey istenmesine bayılıyor. ''Oğlum terliklerimi getirir misin?'' dediğim noktada hızla ortadan kaybolup terliklerimle geri dönüyor. Bunu evde onun da tanıyabileceği tüm eşyalarla gerçekleştirebilirsiniz. Eşyaları tanımaya başladıktan sonraysa bu eşyalarla neler yapabileceğini anlatmak adına aktiviteyi farklılaştırabilirsiniz. Örneğin: ''Yastığı getirir misin?'' dediğimde yastığı getiren Efe'ye ''Yastığa kafamızı nasıl koyuyoruz?'' dediğimde kafasını koymasını, ''Peki yastığa kafamızı koyunca nasıl uyuyoruz?'' dediğimde ''Eeee eeee'' yapmasını zamanla öğrettim. Bu onun için keyifli ve öğretici bir aktivite halini aldı. Günlük hayatta da kullanışlı şüphesiz :)


Dans ve Şarkı

Farklı şarkılarla farklı dansları kendiniz oluşturabilirsiniz. Şarkıları kendiniz uydurursanız tadından yenmez. Ben Efe'ye şöyle bir şarkı yazdım ''Dans ediyorlar dans ediyorlar Efe'yle annesi dansss...'' (rezilim :)) bunu duyduğu gibi Efe içinde bulunduğu aktiviteyi bırakarak tamamen bana odaklanıp birlikte eğlence haline geçiyor. Fiziksel anlamda deşarj olabileceği aktivitelerden...


Ba
şka Bir Oyuncakla ‘’Öğreniyoruz’’: Zaman zaman Efe'ye hadi uyku, hadi yemek demekten gerçek anlamda yoruluyorum. Olayı Efe için içselleştirmek istiyorum tabi ki başarılı olamıyorum. Bu anlamda denediğim yöntemlerden birini bir aktivite haline getirdim. Evdeki tüylü oyuncaklarından birini alıp Efe'ye verip benim ona yaptırdığım şeyleri onun da oyuncağına yaptırmasını istiyorum. Örneğin ''Efe bebeğin karnı çok acıkmış ona yemek yedirir misin?'' ya da ''Çok uykusu gelmiş uyutabilir misin?'' gibi. Durumumu anlamasına yardımcı olup olmadığını bilemem :) ; ancak bunları yaparken keyif aldığı bir gerçek. Çocuğunuzla sıkıntılı olduğunuz süreçleri de bu obje üzerinden deneyimleyebilirsiniz. Örneğin vuran bir çocuksa oyuncağın elini kullanarak vurma taklidi yapabilir bunun yanlış olduğunu bebeğe anlatarak bebeğin ''cici'' yapmasını sağlayabilirsiniz. Farklı oyuncakları kullanarak kurgulayacağınız bu rol oyunları direk çocuğunuza ''hayır'', ''yapma'' demek yerine doğru hareketi anlatmak adına güzel bir yöntem.


Aktivite Boya Köşesi:
 
Evimize ufak bir masa ve ufak iki sandalyeyle bir aktivite köşesi kurdum. Bunun yararlarını da yavaş yavaş anlıyorum. Masamızda boya kitaplarını ve kağıtlarını boyuyoruz. Boya malzemeleri o masanın dışında bir yere çıktığı zamansa bu boyaların sadece orada kullanılabileceğini anlatıyor gerekirse boyaları alarak aktiviteyi sonlandırıyorum. Bu tarz bir köşe hem kural koymanıza yardımcı olacak hem de çocuğunuz boya vb. bir aktivite yapmak istediğinde bu alana giderek size ne yapmak sitediğini kolayca anlatacak. Kurduğunuz masada kağıt veya boya kitabı yerine masa veya sandalyeyi boyamak isteyebilir. Buna izin verin. Sonuçta alan onun. Yemek masanızı boyamadığı sürece kurallar dahilinde :)



 

Her çocuk bir birinden farklı gelişim sergiliyor. Aktiviteler konusunda çocuklarımızın üzerine fazla yüklenmeyi gereksiz buluyorum. Her aktiviteyi anlayamayacağı gibi her aktiviteyi yapmak istemeyebilir de... Biz görevlerimizi yerine getirip çocuklarımızı televizyon, telefon ve tabletlerimizden uzak tuttuğumuz sürece çocuğumuz zaten belirli bir aktivite ihtiyacıyla bize geri dönecek ve henüz konuşamıyorsa bile bize ne istediğini vücut diliyle anlatacak. Aktivitelerinizi sadece kendinize değil çocuğunuza göre de şekillendirin. Unutmayın önemli olan sadece her saniye onunla birlikte olabilmek değil, önemli olan birlikte olduğumuz zamanları verimli şekilde geçirebilmek.

 

Sevgiler...
 

 
 

Paylaşananne

22 Eylül 2014 Pazartesi

Bebeğimi Zehirleme!




16 ayl
ık oldu Efe. Koca 16 ay geçti...

Tabi bu aylarda bir çok şey değişti.

Benim bazı konulardaki katı tutumlarım yumuşadı. Bazı yumuşak tutumlarımsa katılaştı. Bunlar duygusal değil tamamen mantıksal değişiklikler baktığınızda. Çünkü benim amacım oğluma doğruyu yanlışı elimden geldiğince doğru bir şekilde anlatmak. Örneğin uyuma konusunda hala çok yumuşak olmamakla birlikte zaman zaman saatleri gevşetebiliyorum. Özellikle evde birileri olduğunda veya Efe öğle uykusundan daha geç uyandığında 20:00 limitimiz Efe'nin uyku tepkisine göre ileriye gidebiliyor. Yavaş yavaş kendi uykusunun geldiği zamanı öğrenmesini bunu da bize gözlerini kaşıyarak değil, kelimelerle anlatmasını istiyorum. Nitekim böyle de oluyor. Saat biraz ilerleyince Efe salondaki yastığı yere atıp kafasını yastığa koyup ''E e eee?'' diye bize sorabiliyor.

Yemek konusunda da önceden daha programlıydım. Günlük alması gereken besin miktarlarını çok ciddi şekilde dengelerdim. Hala haftalık miktarlara önem veriyorum. Balığını, etini, sebzesini eksik etmiyorum. Ancak bazı günler tamamen programın dışında beslenmesine izin de veriyorum. Bu konuda katı olduğum tek noktaysa hazır gıdalar ve abur cuburlar!Efe yazın kumsalda yediği iki üç balık kraker ve bence her çocuğun tatması gereken dondurma :) dışında abur cubur yedirilmeyen bir çocuk. Yedirilmeyen diyorum çünkü önüne abur cubur gıdalar koysam hayır demeyeceğine eminim. Bu konu benim çok hassasiyet gösterdiğim bir konu. Elimde imkanlar varken ve Efe'nin beslenmesi benim kontrolümdeyken beslenmesinin sağlıklı olmasını istiyorum. Hele çikolata, şeker, cips gibi gıdaları onun yanında ben bile tüketmemeye gayret ediyorum. McDonalds ve diğer zincirleri saymıyorum bile. Çocuğumu ellerimle zehirlemenin en pratik yolu olabilecek bu zincirlerin mama sandalyesine bile oturtmam Efe'yi bu konuda bu kadar netim.
 

Gel gör ki...


Herkes benim kadar hassas de
ğil. İnsanların kendi çocuklarıyla ilgili olsa bile bu konuda hassas olmayışları içimi titretirken bu başı boş tavrı benim çocuğuma karşı sergilediklerinde bende ipler kopuyor.Yaz tatiline çıktığımızda yan şezlongumuzda bir çift vardı. 2 yaşında kızları varmış. Anneanneye bırakmışlar. Efe'yi sevdiler biraz, biraz muhabbet kurdular. İki üç muhabbet derken 2 yaşındaki çocuk annesi gofret paketini uzatıverdi Efe'ye. ''Efe yemiyor çikolata!'' dediğimde. ''Ay öyle sanıyorsundur da belki de çok seviyor. Bak benim kız bayramda bir kutu çikolatayı bir günde bitirdi.'' dedi. Bilinç bu kadar yani... Benim Efe'ye bunu vermediğimi değil Efe'nin sevmediğini düşünüyor ve daha da ötesi bu gofreti bana sormadan oğluma verme hakkını buluyor kendinde. Bu konuda yaşadığım ilk şok edici olaydı dolayısıyla tepkimi de tam belirleyemeyerek ertesi gün kendilerinden uzak bir köşeye oturmayı tercih ettim.Takip eden hafta İstanbul'a döndüğümüzde Migros çıkışı en fazla 2 buçuk yaşında kızını pusete oturtmuş bir anne Migrostan çıktığı gibi koca paket cipsi açıverdi. Hop hop yiyor kız. Efe ''Mamaa'' demeye başladı tabii kadın da hemen pakete yeltendi. Başta bu konuda benim kadar katı olmayan ama yavaş yavaş yaşadıklarımızla birlikte neden bu tepkileri verdiğimi anlayan eşim ''Biz cips vermiyoruz!'' dedi. Kadın omuz silkti. İki dakika sonra bana dönüp ''İstiyor ama yaa mama mama diyip duruyor.'' dedi. ''Biz vermiyoruz!'' dedim, ''Bence siz de vermeyin!''. Tabi nasıl öldürücü bir bakış aldığımı tahmin ediyorsunuzdur...

Köpek sahibi bir insan olarak başkasının köpeğine bile yemek vermem. Veya elimde artan bir yiyecek varsa sahibine ''Yer mi?'' diye sorarım. Çünkü olabilir, köpek sadece kuru mamayla beslenen bir hayvandır ve normal gıda onu rahatsız ediyordur. Başkasının evcil hayvanıyla ilgili bile ben bu kadar hassasken benim çocuğuma bana sormadan verilen yiyeceklerin önüne nasıl geçeceğimi gerçekten sorguluyorum. Hele Efe büyüdükçe karşı tarafın ne teklif ettiğini anladıkça ve benim karşılığında verdiğim tepkiyi duyunca... Acaba onu bu yiyeceklerden uzak yetiştirdiğim için tutturmayacak mı yoksa engellediğim için bana kızacak mı? Ve tabii hangi noktaya kadar bunu gerçek anlamda engelleyebileceğim? Hangi noktadan sonra Efe'ye bunların zararını anlatabileceğim?

Aklımdaki tüm bu soru işaretlerinin sebebi farkındaysanız diğer insanlar!

Benim evimde yaşamayan, çocuğumla hiç bir bağı olmayan bu insanlar yüzünden ben kara kara düşünüyorum.Başta blogu okuyan annelerden rica ediyorum. Lütfen çocuklarımızı hazır zararlı gıdalardan koruyalım! Çocuklarımızı ellerimizle zehirlemeyelim! ''Çocuk istiyor amaaa...'' diye bir şey yok sevgili anneler. Çocuklar bir çok şeyi istiyor ancak onlara hepsini veremiyoruz değil mi? İkincil olarak ta sevgili zehirleyiciler! Lütfen kimsenin çocuğuna yiyecek vermeyin. Hatta sağlıklı bir yiyecekse bile önce çocuğa göstermeden ailesine sorun! Dalından kopardığınız meyveyi şirin mi şirin bulduğunuz bir çocukla paylaşmak isteyebilirsiniz; ancak çocuğun bu gıdaya alerjisi olup olmadığını veya ailenin buna izin verip veremeyeceğini bilemezsiniz.

Ülkemizi veya ülkemiz insanlarını yermeyi hiç bir zaman sevmem. Ancak yurtdışında benzer bir durum yaşansa mahkemelik bir durum haline bile gelebilir. Başkasının çocuğunun yanağından makas alıp kafasını okşayamazsınız ki elinizden yemek vermek de nereden çıkmış? Biz malesef toplum olarak bu konuda çok çok bilinçsiziz! Çocuk ne yerse yesin yeter ki yesin mantığıyla yola çıkıp saçma sapan zehirli gıdaları mideye indirdikçe ''Yarasın kuzuma!'' diyen insanlar var. Yaramaz söyleyeyim, yarayamaz..

Ben bu konudaki sert tavrımı gün geçtikçe ve böyle olaylarla karşı karşıya kaldıkça daha da sertleştirmeye karar verdim. Birilerinin aklına sokuncaya kadar, birileri ne hissettiğimi anlayıncaya kadar veya hiç bir şey anlamayıp benim sinirimden dolayı utanıncaya kadar... Kim kızmış kim küsmüş umrumda da değil söz konusu olan benim çocuğum, benim çocuğumun sağlığı. Gerisi boş.

Sağlıklı öğünler ! 

Paylaşananne
 
 

18 Eylül 2014 Perşembe

Kreş Seçimi, Güven Seçimi !





Instagram üzerinden paylaştığım Efe'nin kreş fotoğraflarına çok soru geliyor. Annelerin bir kısmı bakıcı ve kreş arasında bir tercih aşamasında, bir kısım ise bu yaşların kreş için erken olup olmadığını irdeliyor.


Ben size kendi deneyimlerimi aktarmak isterim. Yararım dokunursa ne mutlu bana.


Efe 5 aylıkken işe başladım. Efe'ye kimin bakacağı soru işareti olmadı benim için çünkü çalıştığım yerin kendine ait bir kreşi vardı. Günde üç kez Efe'ye yemeğini yedirmek ve onu emzirmek için gidebiliyordum. Hatta çoğu zaman uyutup öyle bırakıyordum. Bu gerçekten bulunmaz bir nimet oldu benim için. Bu alışma sürecini ikimiz birden daha kolay şekilde atlatabildik.
Şirketin içerisindeki kreşimiz aslında daha ziyade bir 'bakım evi' olduğu için,belirli bir süreden sonra Efe'nin gelişimini takip ettiğimde buranın onun isteklerine yanıt veremeyeceğini düşünmeye başladım.

Peki nasıl bir yer benim idealimdeki yer olabilirdi? Kreş yerine konusunun uzmanı bir bakıcıyla yola devam etmek daha mı doğru olurdu?


Bakıcı fikrini bir gün içerisinde aklımdan sildim. Oğlumu tanıdığım için evde benimle olduğu zamanlarda bile kolaylıkla sıkıldığını, kalabalık aradığını, sürekli bir aktivite içerisinde olmak istediğini biliyordum. Tüm bu beklentilerin konusunun uzmanı bile olsa tek kişi tarafından karşılanamayacağına karar verdim. Bu yüzden ''ideal'' kreşi bulmak için kolları sıvadım.
Biraz okudum(tamam tamam bayaa okudum), biraz kendim düşündüm...

Bir kere bulacağım kreşte sınıf mevcudu ve okul mevcudu çok önemliydi. Efe henüz 14 aylıktı ve yoğun bir ilgiye ihtiyacı vardı. İkinci olaraksa Efe küçük bile olsa gideceği kreş Efe'nin yapacağı aktiviteleri önemsemeliydi. Öyle oyuncakları önüne koyup geçmelerini istemiyordum. Belki oğlum ne yaptığını tam olarak anlamayacaktı ama ben bir anne olarak ona ne yaptırdıklarını, yapılan aktivitelerin Efe'nin gelişimine sağlayacağı katkıyı bilmeliydim. Üçüncü bir mesele beslenmeydi benim için. Efe'yi bu zamana kadar kendi pişirdiklerimle sağlıklı bir şekilde beslemiş, abur cuburdan uzak tutmuştum. Bazı kreşlerdeki jelibonla, çikolatayla ödüllendirme sistemini, haftada 1 gün yapılan abur cubur günlerini duydukça tüylerim diken diken oluyordu. Arada bir iki parça yemesini de hazmedemezdim o yüzden beslenme düzeninin benim mantığımla paralel olmasını istiyordum.

Ve son olarak ve bence en önemli kriterim: Efe'yi sevmeleriydi!

Bunun anlayamayacağınız bir kriter olduğunu sakın düşünmeyin çünkü anlarsınız. Eğer anneyseniz çocuğunuza yapmacık davranan insanları hemen tespit ettiğiniz gibi onu içten seven insanları da bir bakışta ayırt edebilirsiniz.


Aklımda kriterlerim oluştuktan sonra çevredeki kreşleri tek tek aramaya başladım. Kimi kreş 2 kimi kreş 3 yaş altını kabul etmediği için baştan elemek durumunda kaldıklarım oldu. Telefonda konuştuğum kişiden iyi elektrik alamadığım durumlarda yaşadım, buralara görüşmeye bile gitmedim. İnternet taramaları ve telefon konuşmaları sonucunda 4 kreşe kadar indirdik listeyi ve karı koca, Efe de yanımızda, gezmeye başladık.


Adı çok duyulmuş popüler kreşlerden, henüz kimsenin duymadığı kreşlere kadar uzun bir yolculuk oldu bizimkisi. Türlü sebeplerle elemelerimize başladık. Bir kreşi binasının kaldırmayacağı sayıda çocuk bulundurması, aynı zamanda anlayamadığım büyüklükte bir tv odası vardı bu kreşte, başka bir kreşi gereğinden fazla kurumsal tavırları, bir tanesiniyse tamamen hislerimiz sebebiyle eledik. Belki de bu işi başaramayacağımız dediğimiz noktadaysa Efe'nin şu anda gittiği okuluyla tanıştık. Karı koca yüzümüz gülümser bir şekilde okulun sahibiyle tanışmak istedik. Okulun sahibi geldiğindeyse gülümsemem yarı ağlamalı bir şekle büründü çünkü okulun sahibi benim ortaokul öğretmenimdi!

Nasıl bir tesadüf! Nasıl bir hissiyat! Bu sebeple o meşhur kriterlerime okul sahibinin de eğitim kökenli birinin olması gerektiğini ekleyiverdim hemen.


Efe şu anda Beylikdüzü - Beykentteki İlk Filiz Anaokulu (Little Smarts' Garden) 'na gidiyor.

 


Başladığımız ilk haftaların kolay olduğunu söyleyemeyeceğim. Değişiklik kaynaklı ufak krizler yaşadık. Ancak bu haftalarda başka bir yerde olsa çocuğumu alıp gidebilecek bir pozisyondayken buradaki öğretmenlerin beni sürecin normalliğini konusunda telkin etmesi ve Efe'nin uyum sağlaması için ellerinden gelenin de fazlasını yapmaları sayesinde bugün mükemmel bir düzen kurmuş durumdayız.


İlk Filiz'e başlamadan önce aklımda oluşan kriterleri burada geçirdiğimiz 2 ayın ardından tekrar düzenlemek ve sizlerle paylaşmak isterim. Bu kriterlerden bazılarının doğru yeri seçmenize bazılarınınsa bulunduğu yerin doğru yer olup olmadığını anlamanızı sağlayacağına inanıyorum.


1-Göndereceğiniz kreşin 'butik' sayılabilecek bir yer olmasına dikkat edin! Efe'lerin okulda her sınıfta 2şer öğretmen bulunuyor. Bunun dışında branş öğretmenleri de günün belirli saatlerinde eşlik ediyorlar. Okuldaki tüm öğrencilerin bir araya geldikleri saatler de olabiliyor ve bu göze batmıyor çünkü okul mevcudu kaldırabileceklerinin üzerinde değil.


2-Çocuğunuzun kreşe başladıktan sonraki 3-4 haftalık gelişimini takip edin! Efe kreşe başladıktan 2 hafta sonra yürüme konusunda hız kazandı ,ki bu da bana oğlumu tüm gün mama sandalyesinde oturtmadıklarını gösteren bir kanıttır. Bununla birlikte söylediği kelimeler de netleşti. Hele öğretmenlerinin isimlerini öğrenmesi benim için başka bir mutluluk sebebidir.


3-Okul ile iletişiminizi kaybetmemeniz gerek. Bunun için de sizin değil okulun çaba göstermesi lazım! Efe kreşe başladığı ilk haftalarda ağlama krizleriyle gidiyordu. Daha bir saat dolmadan telefonum çalar okul arar ''Siz gittikten 10 dakika sonra sustu. Şu anda keyfi yerinde yemeğini yedi'' gibi hızlı bilgiler verirlerdi ki bu beni çok rahatlatıyordu. Bunun sonrasında kreşte iki defa düştü. İkisinde de öğretmeni arayıp nasıl düştüğünü ve nasıl müdahale ettiklerini anlattı. Bu arada her iki düşüş te yarasız düşüşlerdi. Yani onlar söylemese benim anlamayacağım türden.
Bunlar duruma özel iletişimler tabi ki. Ancak genele vurduğumuz zaman okulun facebooku aktif olarak kullanması da bir iletişim kaynağı. Günde 3-4 kez güncellenen fotoğraflar çocuğunuzu takip edebilmeniz, yapılan aktiviteleri görmeniz adına çok güzel bir yöntem. Buna ek olarak Efe'lerin okulda bir dosya sistemimiz var. Her gün dosyasına o gün sabah, öğlen, ikindi yemeklerini yiyip yemediği, uyuyup uyumadığı, hangi aktiviteleri yaptığı, genel durumunun nasıl olduğu ve kreşte bir eksiği var ise bunlar işleniyor. Anne olarak on tane soruyu aklınızda tutmak yerine soruyu sormadan cevabınızı alabiliyorsunuz.


4-İnatçı kreşlerle işiniz olmamalı! Çocuğunuz bir gün yemek yemek istemeyebilir, uyumak istemeyebilir, aktivitelere katılmak istemeyebilir. O henüz bir çocuk! Her gün her şeyi kabul etmesini beklemek çok komik olmaz mıydı? Gezdiğim kreşlerin bazılarında ''Uyumazsa ne yapıyorsunuz?'' dediğimde ''Uyumama durumu olmuyor, öyle veya böyle uyuyor.'' gibi yanıtlar aldım. Nasıl yani? Benim Efe'yi uyutamadığım durumlar oluyor hem de haftada bir. Bu durumda ''öyle veya böyle uyuyor'' sözü bence oldukça tehditkar. Efe'nin kreşindeyse uyumadıysa oyun odasında öğretmeni eşliğinde oynayabilir. Uykusu tekrar geldiğinde ''Ah uyku saati geçti kaybettin!'' demiyorlar ve ellerinden geleni yine yapıyorlar. Bu sistem kuralların çok dışına çıkmamak kaydıyla yemek vb durumlar için de geçerli.


5-Aktivite eğitim programını hafife almayın, profesyonel bir şekilde hazırlandığından emin olun! Geçen hafta Efe'nin veli toplantısına gittim. Bunu yazarken bile bayaa gülüyorum; ancak baştan ''Bu yaşta çocuğun veli toplantısında acaba ne yaparım?'' dediğim toplantı inanılmaz işime yaradı. Kreşin belirli bir aktivite sistemi olduğunu biliyordum ancak bu sistemin konunun uzmanı kişilerle yürütüldüğünü bilmek beni çok mutlu etti. İki gün sonra izlediğim facebook videosunda İngilizce öğretmeninin önünde oturan Efe'nin söylenen İngilizce şarkıya eşlik edemese de meraklı gözlerle izleyip dinlediğini görmekse gerçekten mutluluğumu daha da artırdı. Keza sadece dil konusunda değil, yaptıkları psikomotor gelişimini destekleyen aktivitelerin ne denli güzel kurgulandığını da gözlemleyebiliyorum. Çocuğa aktivite vermenin pastel boya ve kağıttan ibaret olmadığının kanıtı oldu okulumuz.


Bizler anneyiz!
Şüphesiz hepimiz çocuklarımız için en iyisini istiyoruz.
Çocuğumuz için işimizi bırakabiliyoruz veya yine çocuğumuz için çalışmaya devam edebiliyoruz.
En kıymetlilerimize annelerimiz bakabiliyor, kimimizin böyle bir şansı olmuyor doğru bakıcıyı bulmaya çalışıyoruz. Kimimizse bakıcı yerine kreşi tercih ediyor, bir hissiyat oluşuyor içinde tarifi yok pek... Ben bu üçüncü kişiyim. En başından beri içimdeki hissiyata hep güvendim ve bakıcı kreş arasındaki kafa karışıklığını aşıp Efe'yi emanet edeceğim yere de böyle karar verdim.
Çocuklarımızdan ayrılmak hiç bir gün kolaylaşmıyor. Ancak onları bıraktıktan sonraki güven hissi bıraktığımız bir yerden diğerine göre çok büyük farklılıklar gösterebiliyor.


Doğru yeri bulmanız dileğiyle...
 
Sevgiler


Paylaşananne

not: Kreşlerle ilgili sorularınız için paylasananne@gmail.com üzerinden bana ulaşabilirsiniz :)