Bu hafta blogumda instagramdan farklı yaşam tarzı sayesinde
takibe başladığım, başkalarına sivri gelebilecek banaysa ‘’Yürü be!’’
dedirtecek diliyle sevdiğim, ‘’standart anne imajı’’nın kabuğunu kırmış bir anneye
yer vermek istedim. Röportaj kıvamında bir yazı oldu, sorularımı içtenlikle
cevapladı sonsuz teşekkürler. Kendisini instagramdan ‘’gezginbiraile’’
rumuzuyla tanıyor ve takip ediyor olabilirsiniz. Takip etmiyorsanız da tam
zamanıdır, bir kadeh şarap eşliğinde takip etmenizse ısrarımdırJ
-Öncelikle
biraz seni tanıyalım.
Merhaba ben 33 yaşında kendimi hala 23 falan
sanan 4 yıllık bir anneyim, kendimi bildim bileli hep gezme hayali kurdum,
odamda kocaman bir dünya haritası ve şu an kızıma verdiğim ışıklı bir dünyan
kürem vardı. Çevirir çevirir parmağım koyar o ülkeyi hayal ederdim okul
yıllarımda. Hiç bir zaman tek bir yere ait olmak istemedim, hep kendimi dünya
vatandaşı diye niteledim. Irk dil din cinsiyet önemsizdi. Dünya bizim evimizdi
ve doğa ana bizim yaşamamız için her şeyi sunuyordu cömertçe, neden sabit
kalacaktım. Sevdiğim bir laf var, ağaç değilsin ki yer değiştir. Kök salmıyoruz
elbet.
Güzel sanatlar okudum, aşka aşık, yemeyi,
yemek yapmayı seven, dik kafalı bir koç kadınıyım. Bana laf geçirmek çok zor,
babamdan bile izin almadım, hep burnumun dikine gitmek ana özelliğim galiba, o
sebepten kimsenin bana şunu yap bunu yap demesini kabul edemiyorum, bazen iyi
ama bazen de zor bir durum bu tabi. Pek çok iş denemem oldu, moda,
fotoğrafçılık, resim, tasarım, içmimarlık, grafik, turizm vb. Ama sürekli ve
düzenli işler beni çok kısıtlıyordu sürekli gezmek isteyen ve gezen insanlar
için mümkün olmuyor, tutunamadım, çocuk falan da derken, son dönemde kendi işimi
geliştirmeye çalışıyorum. Yıllardır kafamdaki projem gittiğim ülkelerden
kıyafet takı özel tasarım parçalar getirerek satmak, daha emekleme-deneme
aşamasındayım diyebilirim, umuyorum zamanla istediğim seviyeye ulaşacağım.
Şehirden kaçalı 8 sene oluyor, 5 senedir de
Bodrum’dayız. Buralar hem doğal hem de biraz küçük istanbul tadında ama
seviyorum, çok isteyerek geldik, iş için değil tamamen tercih sebebi ile işsiz
güçsüz hiçbir şeysiz geldik, kimseyi tanımam etmem, zamanla çok güzel insanla
tanıştım harika dostlar edindim.Tadını çıkarttım Egenin, önceden Fethiye ve Dalyan dolaylarında yaşadık
ve bu süre zarfında kışlarımızı Hindistan’da geçirdik.
Kızımız da Bodrum’da doğdu, bir çocuk
yapacaksam şehirde yapmayacağıma ve suda doğuracağıma emindim, bu hayallerimi
de gerçekleştirmiş oldum.
-Seni instagramda tanıdığımız kadarıyla
standart anne(!) imajındanfarklı bir anne imajı çiziyorsun. Bu konuda sen ne
düşünüyorsun sence farklı mısın klasik
anne modelinden?
Bence evet farklıyım klasik anne modelinden
ama klasik anne nedir? Sanırım klasik anne, genellikle annelikle uykusuzluğu,
vicdanı ve yorgunluğu eşleştiren, fedakar, cefakar, kutsal anne modeli. Belki
de bize sunulan bu ama toplumumuzda cidden farklı hissediyorum, anne olunca
değil önceden de böyle idi. Halbuki ben kendime normalim hatta bazen sıkıcıyım.
Sıradan olanı ve sürüye ait olmayı hiç bir zaman sevmedim, bundan mıdır
bilmiyorum annelik beni pek değiştirmedi.
Kızımın yanında beklemedim uyurken, doğumdan
korkmadım, eşimden ya da etrafımdan yardım istemekten hiç çekinmedim, yemekleri
kendi yesin dedim yedirmedim, kendi uyusun dedim uyutmadım, düşer demedim,
elleşmedim tırmandı düştü yuvarlandı, çocuklu hayatın çok da önceki hayatımdan
farklı olduğuna da inanmıyorum, hayatımı çocuk için 180 derece değiştirmeyi ve
isteklerimden, kendimden ve eşimde çok da feragat etmemin gerektiğini
düşünmüyorum. Bu demek olmuyor ki çocuğumu az seviyorum, elbette ona
bayılıyorum. Lakin annenin öncelikle kadın kimliğinin önde olması ve kendini
düşünmesi gerektiğine inanıyorum. Ayrıca annelikle babalığı eş tutuyorum. Çocuk
sorumluluğunu –doğum ve emzirme hariç- sadece kadının görevi olarak hiç
görmüyorum, eşim de benim gibi. Sanırım klasik bir kadın olmadığımdan, klasik
bir erkekle evlensem olmazdı.
Evhamlı değilim, saat başı ateş ölçmek ya da
gece nöbet tutmak gibi huylarım yok, vurur kafayı uyurum veya biraz da çocuğun
kendi kendine kalmasını doğru buluyorum, sürekli bebeklerin peşinden koşmayı da
hadi oyun oynayalım aktivite yapalım gibi kurulu düzeni sevmiyorum, çocukların
çok fazla zeki ve dayanıklı olduklarını gözlemledim 4 senede.
-Peki nedir bu Hindistan aşkı Hindistan
macerası? Nasıl başladı ve nasıl devam edecek?
Hindistan, 2008 yılında hayatıma girdi, o
zamanki aşkım, şimdiki eşim J ile biz kelebekler vadisinde
yaşamaktaydık, bir çadırda aylarca, kumun üstünde, battaniyemiz yıldızlar,
ayaklarımızda sıcak kum, gece gündüz yüzüp, ateş yakıp, aşık olurken girdi
hayatımıza. O yaz karar verdik, kışın gidelim Hindistan’a diye, eşim önceden
baya gezmiş ve Amerika’da yaşamış uzun yıllar, bense Avrupa’yı biliyorum bir
ama aklımda farklı kültürler vardı, bir olduk ve bir bilet aldık, tur falan
değil tek gidiş bileti, bilinmeze doğru.
Hindistan ütopiktir, hayal edilenin ve beklenenin
çok ötesindedir, gider gitmez heyecan şaşkınlık korku birbirine girdi ve aşık
oldum. Ben adrenalin severim, dövme, bungee, yamaç paraşütü, dalış hastasıyım.
Adrenalin belki, öyle karmaşık ve eğlenceli bir ülke ki, inanılmaz bir kafaya
giriyorum orada, o kadar da tanıdık, inanılmaz bir his nasıl desem, belki de
önceki hayatımda Hintliydim. Biz güneyden kuzeye, batı sahillerinden 4.5 ay
gezdin bu güzel ülkeyi. Yollardaki maceralarımı yazdığım bir blogum var taa
eskiden kalma çok aktif olmayan. www
omnamashivaom.wordpress.com
Hindistan beni büyüledi, kültürleri,
kıyafetleri, rahatlığı, sıcak iklimi, tropik kuşakta olması, ucuz olması vs vs
çok sebep var yazsam sayfalar dolar. O dönemde de kıyafet getirip satmıştık,
biz böyle git gel yapmaya başladık kışları ve hatta 2 aya yakın balayımızı da
evlendikten sonra bu ülkede yaptık. Hayalimde kışları bu ülkede geçirdiğim bir
hayat vardı ama hamile kaldım ve ilk dönemler gidemedik, gidilirdi, bebekle de
çok giden gezginler var ama başka işlerle meşguldük diyeyim.
En son 3,5 yaşındaki kızımla neredeyse 1,5 ay
eşim olmadan yalnız gittik, çok keyif aldım, bazen evet zordu ama başardım, bu
başka bir hayalimdi. Korkmadım mı korktum, otelde kalmayız biz, rezervasyon yapmadan
bu ülkeye çocukla gidebildiğime ben bile inanamadım uçaktan inince, nerede
kalacaktım ? Neyse ki tanıdıklarım var ve biliyorum ülkeyi, bölgeyi. Kendimi
şaşırtıyorum bazen evet.
Nasıl devam edecek ? Şu an oradan kıyafet vs
getirip satıyorum ilk parti bitti, yeniden getirmeye gitmem lazım yakında. Sonrasında
bir güney Hindistan turu programımız var kasım gibi, seneye kışı orada
geçirmeyi hedefledik. Sadece Hindistan değil kalbim Asya’da benim, Thailand
Vietnam Laos Kamboçya Nepal...Çin...bilemiyorum ama keyif alıyorum çok da
eğleniyorum.
-Biraz da Instagram üzerindeki satış işinden
bahsedelim.
Littleindiash –açılımı little india shop! İlerde little asia yapmak üzere projelerim
var- çok spontane gelişti ama yıllardır aklımda olan bir proje, çocuğum olduğu
için bolbol çocuk şalvar, ipek elbiseler, takı ve aksesuarlar, bayan ve erkek
kıyafetleri elbiseleri özel hint örtüleri getirdim, bunları 3.5 yaşındaki bir
çocukla tek tek seçerek aldım, hindistanda alışveriş yapmak çok zordur ama bana
eğlence, yarım saat pazarlık yaparsınız bozuk aksanlı hintlilerle güneşin
alnında diyeyim. Gürültü de cabası. Neyse benim kişisel zevkim bu, taşıdık
getirdik. İlerde takı ayakkabı kumaş ve özel tasarım dikim kıyafetlere de
girmek hayalim, çocukları da ihmal etmeyeceğim, kendim kızıma çok zor kıyafet
beğeniyorum, dallı güllü pullu payetli hepsi birbirine benzeyen pembe kız
kıyafetlerinden öte, değişik şeyler ilgimi çekiyor ve yapmak da istiyorum,
güzel sanatlar mezunu olduğumdan, bunu becerebilirim gibi geliyor.
Instagram ve facebook üstünden ve tanıdıklar
aracılığı ile gidiyor şu an, hint kıyafetlerim tükendiğinden beri saç
aksesuarları satıyorum, saçlarım rasta, kendim yaptım ama bir bakımdan geçti
elbette. Hem rastaya uygun hem normal saça ve çocuğa uygun ipli keçe ile
boncuklu tüylü ne ararsanız var. Bu aralar çok popüler bu saç aksesuarları da.
-Son olarak diğer annelere bir mesajın var mı?
Lütfen çocuklarınızı rahat bırakın, uyurken
tepelerinde durmayın, gölge gibi onları dikizlemeyin, bazen ağlamasına izin
verin, ağladı diye ila da meme vermek, dikkat dağıtmak zorunda filan
değilsiniz! Anneliği kutsalmış gibi görmeyin, babalık da eştir! Benim eşim
yemek yapamaz, çocuk bakamaz demeyin, bakacak, her insan kendi çocuğuna
bakabilecek yetiye sahiptir, kadınlar kendilerini lütfen ezdirmesin artık,
başımıza ne geliyorsa onları kendimizden ayrı tuttuğumuzdan... Evham ve panik
annelikle bağdaşmıyor, rahat olun, mutlu anne eşittir mutlu bebek.
Gece siz kalkmayın çocuğunuz uyanıyor ise
eşiniz de kalksın, hergün yemek yapmayın eşiniz de yapsın-erkekler okuyorsa
bana kızar mı J kızsınlar napabilirim- bebeklerinizi anneniz eşiniz ya da güvenilir
arkadaşlara bırakıp sinemaya gidin en olmadı yürüyüş yapın, ben hep yaptım,
üstelik kızımızı bırakıp tatillere de bol bol gittik, bunlar hayatın şarj
anları benim için, kaçamaklar, rutini bozmak lazım, hep değişmek, yenilenmek lazım.
Aynı kısırdöngüde insan sıkılır, verimsizleşir de...
Soğukta giydirin ve her gün sokağa çıkarın,
püre yapmayı kesin ayrıca lütfen, onlar birer insan yavrusu. Pislenir mi aç mı
falan diye didiklemeyin belli ederler. Akışa, oluruna bırakın yani anneliği,
''anneysek ölmedik'' diyorsun ya sen, çok doğru, anneyiz diye robot mu olacağız, hayır.
Biz misal kız grubumuzla en az ayda bir rakı
gecesi yapmazsak olmaz, ben haftada 2 gece dışarı çıkmayı seviyorum, kızımı da
babasına bırakıyorum. Kendinize de eşinize de vakit ayırın çünkü mutlu çocuklar
yetiştirmek için insanın kendisinin mutlu olması gerekiyor önce.
Gezginbiraile
Paylasananne