24 Ocak 2014 Cuma

Normal Olmak Veya Olmamak...


Normal olmak...
Aslında biz yeni anneler sadece bunu istiyoruz.
Hayatın içinde olduğumuzu hissetmek, hayatımızda değişen binlerce şeyin yanında bir iki şeyin de değişmedğini görmek...
Ama normal olamıyoruz bir türlü.Bir gün kendimizi motive etsek te ertesi gün tepetaklak oluyoruz. Yeniden pijama kafa üzeri topuz moduna geçiyoruz.
Kendimize bile itiraf edemediğimiz bir dolu duygu. Karman çorman içimiz.
Ben bu normalleşme sürecinde nerede hata yaptığımı geçtiğimiz haftasonu buldum.
Geçtiğimiz hafta ani bir kararla instagram üzerinden bir süredir iletişim halinde bulunduğum annelere ulaştım. ‘’Hadi’’ dedim ‘’Biz artık buluşalım, tanışalım.’’. Ulaştığım anneler dışında bana ulaşanlar da oldu Böylelikle 9-10 anne ve bebekleri şeklinde bir grup haline geldik. Buluşacağımız güne kadar wassapp üzerinden bayaa bayaa tanıdık bir birimizi.
Pazar günü bir araya geldik ama ne bir araya gelmek!
O kadar anneyi ve bebeği bir arada hayal edemediniz değil mi.. ?
Etraf onunla ilgilendiği sürece alttaki iki dişini sırıta sırıta gösterip ilgiyi kaybettiği noktada söylenmeye başlayan bir Beren, daha henüz oturma pozisyonuna bile geçemediği için aktivitesi kısıtlı olup kah etrafı izleyen kah memede bile ağlayan bir Tuna, annesinden ayrılmak istemediği için koca bir yolda sling içinde uyuyan 11 aylık bir Ada, alerjileri sebebiyle hiç bir şey yiyemeyen ve dolayısıyla annesine de yediremeyen bir Efe, annesinin dünyası kendi etrafında döndüğü sürece mutlu olan aksi durumda her an içindeki tatlı cadıyı meydana çıkarabilecek bir Derin, işler istediği gibi olduğu sürece güler yüzlü olup istemediği şekilde yürürse alt dudağını sarkıtmaya pek meyilli bir Defne... Ah tabiki bir de benim oğlum! Unutur muyum? Etrafa türlü çapkın bakışlar atıp herkesi ‘’oyy canım dedirtip’’ bana baktığında ‘’beee büüüüü’’ diye söylenmeye başlayan, kucağa gelse kucaktan inmek isteyen, kucaktan inip koltuğa otursa kendini koltuktan sarkıtan bir yaramaz!
Size çizdiğim bu resim uzaktan bakınca korkunç görünüyor değil mi?
Aslında baktığınızda bir çok kişinin ‘’Nasıl dayandınız yahu?’’ diyeceği bu günün bitmesini istemedik biz. Çünkü her türlü karmaşıklığa rağmen kendimizi uzun süredir belki de ilk kez‘’normal’’ hissettik.Bütün anneler bir noktada aynı şeyleri yaşıyordu, hisler aynıydı. Biri bir konuyu daha iyi biliyorsa diğeri başka bir konuda zekiydi o gün. Herkes bir miktar mutlu ama bir miktar da dertliydi. Ve herkes bunaldığı akşamlarda kendini camdan atmak istiyordu J Herkes uykusuzdu (bazıları biraz daha fazlaJ), ve herkes hazırladığı kahveden sadece bir yudum içebiliyordu gün içinde.
Kimimiz çalışıyoruz yavrumuzdan zor ayrılıyoruz işe giderken.
Kimimiz çalışmıyoruz ve tüm gün bir evin içinde tam zamanlı annelik yaparak aslında dünyanın en zor işini yapıyoruz.
Kimimizin bebeği uyumuyor.
Kimimizin bebeği uyuyor ama yemeklerini güç bela yiyor.
Kimimizin bebeği kucağa gelmek için çırpınıyor, kimimizinki kucaktan inmek istiyor.
Bir çok şeyimiz farklı ama aslında aynıyız biz.
Seviyoruz, seviliyoruz, mutlu oluyoruz, ağlıyoruz. Bazen tüm bu değişik duyguları bir anda yaşıyoruz.
Ve bizler ancak bir arada olduğumuzda ‘’NORMAL’’ hissediyoruz.
Ben anladım ki bir anne için elmanın diğer yarısı ancak başka bir anne olabilir.
Benim içinse paramparça elmamın tüm dilimleri yerine oturdu bir haftasonu muhabbetinde.
Katılan tüm arkadaşlarıma sonsuz teşekkür ederim!
Darısı tüm annelerin başına.

Teşekkür: O kadar anne ve bebeğini büyük bir içtenlikle ağırlayan ve bizleri hediyelerle uğurlayan Bağdat Caddesi Le’ra Fresca kafeye sonsuz teşekkürler J






16 Ocak 2014 Perşembe

Oto Koltuğu Seçimi



Efe 6. Ay itibariyle yavaş yavaş maxicosi anakucağına sığmamaya başladı. Çok uzun süredir gayet memnuniyetle kullandığım bu ürünle ayrılma vaktimizin geldiğini anladım. Pusetimizin 6. Ay itibariyle kullanılabilecek koltuk kısmı depoda bekliyordu bu anlamda bir sorunumuz yoktu; ancak kendimizi bir anda oto koltuksuz bir halde bulduk. Oto koltuğu bizim için çok önemli bir olay çünkü Efe doğduğundan beri arabadan nefret eden bir bebek (bu konuda da kısıtlı yüzdenin içine girmeyi başardık) ve şans bu ya kreş sebebiyle her gün en az 2 defa da arabaya binmesi gerekiyor. Dolayısıyla hayatı sadece onun için değil kendimiz için de kolaylaştırmaya çalışıyoruz.
Oto koltuğunu seçerken farklı kilo aralıkları olduğunu gördüm ve başta bu konuyu araştırmaya başladım. Kilo aralığı olarak daha uzun süreli kullanılabilecek gibi görünen 9-36 kilo arası bebek/çocuklar için olan oto koltukları başta mantıklı gibi görünse de şekil itibariyle tercihim olmadı.  Efe büyük bir bebek olmasına rağmen bu kilo aralığı için olan koltuklar Efe’ye oldukça büyük geldi. Özellikle arabada uyuduğu zamanlarda problem olabileceğini düşündüm.
Aramalarımıza gidip bizzat bakarak, hatta deneyerek devam etme kararı alıp Ebebek’in yolunu tuttuk. E bebekte aldığımız bilgiler ve denemelerimiz sonucu tercihimiz konusunda emindik: Römer King Plus aradığımız oto koltuğuydu.

Neden Römer King Plus?
-          İki araba kullandığımız için isofix olmayan kemerle bağlanan bir koltuk istiyorduk. Römer’in kemerle bağlanması çok pratik 10 saniyede sabitleniyor.
-          Kemerde başına ve omzuna giden yükü azaltan omuz yastığı var. Özellikle Efe gibi darlanan bebekler kıpır kıpır olduğu için canının yanmasını engelliyor. Allah korusun diyelim bir kaza anında da ekstra koruyucu etkisi var.
-          Oto koltuğunun büyüklüğü ne bebeği içinde oradan oraya savuracak nitelikte ne de çok sıkı şekilde kavrayan bir darlıkta.
-          Terlemeyi azaltan bir koltuk yapısına sahip ki yazın bu bizim için çok önemli olacak.
-          Yatma pozisyonuna da geçiş yapabiliyor.





Efe hala araba koltuğu konusunda beni çok zorluyor. Sanırım derdi o koca montlarla birlikte bir yere sabit şekilde oturmaya zorlanmış olmak... Bunun için türlü çözümler deniyorum. Bu çözümlerimi de çok yakında başka bir yazımda okuyabilirsiniz.

İyi yolculuklar J

3 Ocak 2014 Cuma

Öpme Arkadaşım!



Öpme arkadaşım!
Öpme çünkü hasta oluyor anlıyor musun?
Girmiyor mu kafana?
Öpme!
Şu elleri ağzına burnuna sokma! Çünkü senin arkandan o da sokuyor ellerini ağzına burnuna?!?
Nasıl anlatayım arkadaşım sana?
Yapma!
Böyle mi konuşayım illa seninle?
Çünkü kibarca ‘’ya öpmeseniz..’’ dediğimde ‘’ya biz de büyüttük çocuk...’’ demeyi biliyorsun...Hele ellerini öperken ‘’Bak yüzünden öpmüyorum.’’ diyorsun bana sırıta sırıta.
Ben nasıl anlatıcam bu işi sana arkadaşım?
Ne yapayım ben de alıp senin elini ağzıma sokup sonra ‘’ Al şimdi de sen sok ağzına elini mi?’’ desem acaba?
İster misin benim ağzıma girmiş eli sonra kendi ağzına sokmayı?
Hatta kısa yoldan ağzını aç ben tüküreyim arkadaşım?
Okurken iğrendin değil mi? Hele son kısımdan...
Ne biçim kadın dedin değil mi? Ağza burna tükürmeli falan konuşuyor.
Zorundayım!
Tüm annelerin adına biraz sert olmak zorundayım artık!
Ben aç ağzını tüküreyim dediğimde kaba oluyorum ama sen gelip benim çocuğumun elini yalarmış gibi öptüğünde ve çocuğum ben daha elini silemeden ağzına soktuğunda kaba olmuyor değil mi? Hatta yine ben kaba oluyorum olur da es kaza utana sıkıla seni uyarırsam.
Tüm anneler adına konuşuyorum ben bugün!
Herkese söylüyorum hem de!
Akrabalara, yakın arkadaşlara, uzak arkadaşlara, yoldan geçen tanımadıklarımıza, restorandaki garsona, taksideki şöföre, marketteki kasiyere! Herkese herkese!
Bebeklerimizi öpmeyin  arkadaş!