Tam anlaşmıştım kendimle.
‘’Çocuğun en zor zamanı ilk 6 ayıymış. Sonra her şey git
gide kolaylaşıyormuş.’’ demiştim.
‘’Yürüyünce göreceksin sen’’ diyenlere inat, yürümesiyle
birlikte hayat kolaylaştığında ‘’Aha bizim sistem ters çalışıyor’’ diye
düşünmüştüm.
Gelin görün ki 2 yaşına tam olarak 2 ay kaldı Efe’nin ve
hayat daha zor olamaz!
Sendrom mudur, isyan mıdır nedir düşündüm bir süre. Benimle
aynı şeyi yaşayan anneleri gördüğümde ‘’Ah kıyamam’’ diyemedim ne yalan
söyleyeyim, sevindim. İnsan zorluklarında iş birlikçi arar ya yanına öyle bir
hesap benimki de…
Efe’nin ‘’hayır’’ dönemi, isyanları aslında 13. ayda
başladı.
‘’Erken 2 yaş sendromu’’ dedi doktorumuz. ‘’Korkmayın bu
demektir ki 2 yaşına doğru kendine gelecek, siz 2 yaş sendromunu hafif
atlatanlardan olacaksınız.’’ Öyle olmadı J
Konuşma ve kendini ifade etme olayı artıkça bu durum
azalacağına yükselişe geçti. Artık kelimelerle de karşılık vermeye başladı
çünkü küçük adam…
Üstünü giydirmek yarım saat…
Çıkarmak 1 saat…
Altını değiştirmek ağlama krizleri…
Uyku! Söylemiyorum bile! 8 buçukta uyuyan çocuk 11leri görür
oldu. Eve geldiği anda pazarlığa başlıyor zaten ‘’Süt içmem! Yatmam! Gözümü
kapamam! Uyumam’’
İstemediği bir şey olduğunda veya istediği şey olmadığında
kendini yere atmalar, üstüne tekme tokat yumruk, vurmalar…
Bir yere kadar normal karşılıyor insan elbette. Ancak gelin
görün benim bebe kreşe gidiyor ve oranın da kuralları var, hayatı devam
ettirmek için belirli bir disiplini var. Öğretmenleriyle konuştum bir kaç defa
onlar da çok anlayışlı ‘’Süreç…’’ olarak bakıyorlar bu döneme. Tabii
kendilerine göre belirli bir tutumları var.
Kreşte bir tutum evde bir tutum…
Ben de dedim ki her şeyden önce bu tutumlar aynı olmalı.
Herkes başka türlü yaklaşırsa iyice aklı karışacak bebenin e haliyle bu olaylar
da git gide fazlalaşacak.
Hafta başında okul pedagoguyla görüşmeye gittim.
Çok şey öğrendim.
Çok ders çıkardım.
Sizlere de faydası olacağını düşündüğüm bu bilgileri madde
madde paylaşmak da boynumun borcu elbette.
·
Çocuğumuz
ağlayarak bir şey istediğinde kesinlikle vermiyoruz, yapmıyoruz! Bu
inatlaşmak değil. Bu orta yol bulma çabası sadece. İstediği şey için kendini
yerlere atarken yanına gidiyoruz, ona dokunuyoruz. ‘’Seni çok seviyorum ama bu
davranışını sevmiyorum!’’ diyoruz. Daha sonra geri çekiliyoruz. ‘’Ağlaman bittiğinde
yanıma gelebilirsin’’ diyerek onu biraz kendi haline bırakıyoruz. Ağlaması
bittiğinde ‘’Çok şükür bitti unuttu gitti’’ diye düşünmüyoruz, konuyu tekrar
açıyoruz ve ortak bir nokta buluyoruz. Örneğin:
İstediği şey bir bisküvi olsun. Ağlarken bunu vermeyin. Ağlaması kesildikten
sonra yanına gidip bunun yarısını uzatıp ‘’Demin ağlaman yanlıştı’’ diye durumu
anlattıktan sonra ‘’Yarısını yiyebilirsin.’’ diyerek çocuğunuzla anlaşın. Bu
sayede çocuk bir şey istediğinde ‘’Kesinlikle alamayacağım için ağlıyorum’’
diye düşünmek yerine orta bir nokta bulmak adına sizinle iletişim kuracak.
·
Taktik
farklılaştırıyoruz ama taktik değiştirmiyoruz! Ağlama ertesi gün
aynı koşullarda yine aynı şekilde devam ederse yine yanına gidiyoruz yine
dokunuyoruz; ancak bir gün daha aynı şekilde devam ederse bu sefer yanına
gitmiyor direk köşemize çekiliyoruz. ‘’Seni seviyorum ama bu davranışı
sevmiyorum’’u bu sefer uzaktan söylüyoruz. Tıpkı uyku eğitimi gibi bu da ilk
gün yarım saat ağlamayla devam edebilirken ikinci üçüncü gün süre olarak düşüşe
geçiyor. Bütün bunları yaparken en büyük düşmanımızda tam bir değişiklik! Eğer çocuğumuz ağlıyor diye ilk gün izlediğimiz yöntemi siler ''Bir günlüğüne ara verdim'' dersek o zaman aslında iyilik değil kötülük yapıp karışık mesajlar yolluyoruz.
·
Sesimizi
kesinlikle yükseltmiyoruz! ‘’Öfke inanılmaz derece bulaşıcı bir duygudur!’’
dedi pedagogumuz. ‘’O ağladı, siz ses yükselttiniz. Bir sonraki sefer o
bağıracak siz ağlayacaksınız bu böyle devam edecek.’’ Ses yükseltmek yerine
kızgınlık, üzgünlük, can yanması vb (konu neyse) bunu yüzümüzle belirtiyoruz.
Kızdığımız bir şeyde kızgın bir yüz ifadesi, bizi üzdüyse üzgün bir yüz ifadesi
oluşturuyoruz. Bunun en büyük sebebi çocukların bu yaşlarda daha çok görsel
verileri anlamlandırması. Dediklerinizden çok mimikleriniz jestleriniz önemli
onun için.
·
Yanlış
bir davranış yaptığında ‘’Yaramazlık yapma!’’ gibi tanımsız bir cümle kullanmıyoruz!
O henüz yaramazlık kavramını bilmiyor! Dolayısıyla siz ‘’Yaramazlık yapma!’’
dediğinizde son yaptığı 2-3 davranışa gidiyor aklı. ‘’Yemek yedim…Sonra yemek
yediğim tabağı kırdım…Sonra su içtim! Acaba bunun hangisi yaramazlık?’’ diye
soruyor kendine ve anlamlandıramıyor. Bunun yerine kızdığınız, üzüldüğünüz şey
her neyse bu durumu net bir şekilde açıklamanız çok önemli!
·
Bize her
ters gelen durumu kısıtlamıyoruz, sürekli ‘’hayır’’ demiyoruz! Çocuğun yere
bir şeyler atması, üzerine yemekleri bilinçli olarak dökmesi bize ‘’yaramazlık’’
(!) olarak görünebilir; ancak durum aslında böyle değildir. Çocuk bizim ‘’yaramazlık’’
olarak tanımladığımız şeyleri yaparken aslında bir çok yeteneğini geliştirir. Örneğin: Üzerine yoğurdu bilinçli
olarak döktüğünü düşünelim. Hiç birimizin hoşuna gitmeyecektir bu davranış;
ancak bu hareketi yaparken aslında onun algısı açık ve katı, sıvı, akışkan
kavramları beynine kazıyor, yani aslında öğreniyor. Dolayısıyla öğrenmeyle
ilişkili olaylarda bir kaç defa izin verip ondan sonra müdahale ederek bunun
yanlış olduğunu söylemek çocuğa da alan ve öğrenme fırsatı tanıyor.
·
Öğretici
akademik aktiviteleri sabah yapıyoruz, akşamsa enerji atıyoruz! Özellikle
yatma saatinden 1-2 saat önce çocuk için tamamen bir aktivite saati olmalı.
Aktivite darken bu akademik aktivite değil. Koşturmak, dans etmek, boğuşmak vb.
aktiviteler onun gün boyunca biriktirdiği enerjiyi atmasını sağlayacaktır. Uyku
öncesi yorulmasını sağlayacaktır. Bu enerjiyi atarken çocuğumuzla fiziksel
temas kuruyoruz.
·
Aralarda
istisnalar yapabiliyoruz! Çocuğumuz (bknz. Efe) giyinmeyi, alt değiştirmeyi
kesinlikle reddediyorsa ve bu henüz anlatarak ikna boyutunda değilse bu tarz
işleri onun dikkatini dağatarak yapabiliriz. Kendimden örnek vermek gerekirse
son 1 haftadır Efe’nin üstünü değiştirmem gerektiğinde perdeleri açıp arabaları
izletiyorum, kedileri gösteriyorum. Aklı oradayken ve dikkati bu duruma
yoğunlaşmışken onunla inatlaşmadan yapıyorum bunu. Aslında psikolojik olarak
çok onaylanmıyor bu bir nevi ‘’kandırma’’ olayına giriyor; ancak dönemsel
belirli bir şeye karşı bir inat geliştirdiyse biz de inatlaşmak yerine ‘’akıl
dağıtabiliyoruz’’
·
Vurma
durumu olduğunda gülmüyoruz, bağırmıyoruz, gerisin geri
vurmuyoruz(yapmadığınızı biliyorum tabiki ama hatırlamakta fayda var J).
Bunun yerine üzgün bir ifadeye bürünüyor ve canımızın yandığını anlatıyoruz.
Devam ederse kendimizi geri çekiyor ve bizden özür dilemesini (gönül almasını)
bekliyoruz.
·
Anne baba
kesinlikle hem fikir oluyoruz, birbirimizin aksi şeyler söylemiyoruz ve
yapmıyoruz! Annenin hayır dediği bir şeyi babanın yapması (veya tam aksi)
çocuk da bir fikir karmaşası yaratıyor. Bu sebeple çocuğumuzla ilgili sınırları
belirlemeden, sınırlarla ilgili biz hem fikir oluyoruz. İyi polis kötü polis
olayı yok! Ben ittim sen tuttun olayı yok! Herhangi bir durumda istemeden aksi
bir şey gelişirse bunu çocuğun yanında ‘’Ben hayır dedim sen evet dedin’’ diye
tartışmıyoruz, sonradan aramızda hallediyoruz. Çünkü çocuklar bu tartışmaların
da farkındalar.
Bu tarz pedogojik yaklaşımlarla ilgili
zaman zaman yorumlar görüyorum ‘’Eskiden bunlar mı vardı?’’ ‘’Biz böyle mi
büyüdük?’’ diye. Bu yaklaşımı kesinlikle onaylamıyorum! Bizim zamanımızda
varolmayan bir çok çevresel faktör şu anda var ve çocuklarımızı bire bir
etkiliyor. Bizim zamanımızdaki gelişimimizle şu an çocuklarımızın gelişimi aynı
değil. Dünya farklılaşıyor, çocuklar farklılaşıyor, biz farklıyız artık! Dolayısıyla
bilmek ve uygulamaya çalışmak, zaman zaman yanlış yaparak doğruyu bulmak,
yanlış yaptıysak da ‘’en iyisini denedim ve deniyorum’’ demek çok önemli.
Nice
sendromlu yaşlara! J
Şu dönem aynı problemleri yaşıyoruz. Oğlum 17 aylık. Paylaşım için teşekkürler. Bir arkadaşımla sohbet ediyor gibi okudum yazınızı...
YanıtlaSilIstanbuldan hamile kalmak isteyen bayanlar arayin yardimci olayim 0539 700 17 81
YanıtlaSilMerhaba, Mutsuz ve Doyumsuz Bayanlar Adana ve çevresinde yaşayan, Reel birliktelik düşünen, Gizlilik ve Güven İçerisinde İlişki Arayan Seks'te Sınır Tanımayan ve Ne İstediğini Bilen Doyumsuz Bayanların Mesajını Bekliyorumm
YanıtlaSil0545 352 25 52 Özele Açık ! Skype™: Dost_erkek01 Whatsapp var
Merhaba, Evli Çiftler Eşi için Büyük ve Kalın Düşünenler.. ( Fotoğraf ispatlı ) Eşinizin Mutluluğuna Engel Olmayın 0545 352 25 52 Özele Açık! Whatsapp Var Skype™: Dost_erkek01 Not:Tek Erkeqim.. Deneyimim var.
Merhaba, Grup seks fante*zisini gerçekleştirme düşüncesinde olan Kararlı Samimi Paylaşıma Açık Gizliliğe Önem Verenler
* Evli Çiftlere 3.TEK ERKEĞİM!
* Kocasının yanında bir başka tene dokunma arzusu olan
* Tost olmayı arzulayan bayanlar
* Karısı gözlerinin önünde başka bir tene dokunurken aldığı hazzı görmek isteyenler beyler
* Sizi tanıyan sizin hassasiyetinizi bilen gizliliğe önem veren deneyimli güvenilir sırdaş samimi dost olarak tanışmak isteyenler
* 0545 352 25 52 Özele Açık ! Skype™: Dost_erkek01 Whatsapp var